16 Eylül 2009 Çarşamba

Audrey Hepburn-Zerafet Sembolü



Annesi Hollanda’lı bir baronesti ve akrabaları İngiltere kralı 3. Edward’a kadar giden aristokrat bir sınıfa mensuptu. Babası bir sigorta şirketinde çalışıyordu ve sıksık Belçika, İngiltere ve Hollanda’ya gidip geliyorlardı. 1935’de annesi ve Nazi sempatizanı olan babası boşandılar ve baba aileyi terk etti. Annesiyle Audrey Hollanda’ ya taşındılar, burada baleye başladı ve iyi bir balerin oldu(Yıllar sonra Audrey, Kızılhaç vasıtasıyla babasını bulmuş ve ölene dek ona maddi olarak destek olmuş) 1940 yılında Nazi’ler Hollanda’yı işgal edince, Audrey tehlikeli olabileceğinden annesinin İngiliz soyadını değiştirmiş, Hollanda’yı hem savaş, hem de kıtlık baş gösterince, diğerleri gibi lale soğanlarından un yapıp, bisküvit ve kek yapmayı öğrenmişler. Amcası ve annesinin kuzeni direnişçilere katıldığı için Audrey’in gözleri önünde vurulmuşlar. Audrey de oldukça hastalanmış, Yahudilerin çoluk çocuk trenlere doldurulduğunu da hatırlıyor, sokaklarda misilleme için insanların vurulduğuna tanık olmuş, savaştan sonra baleye devam etmiş ama bir balerin için boyu çok uzunmuş ve savaş sırasındaki yetersiz beslenmeden ötürü bir prima donna olamayacağını düşünerek, oyunculuğu denemeye karar vermiş.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Gilda-Rita Hayworth

Slaytı İndir

Gilda karakterine can veren Rita Hayworth 17 Ekim 1918’de İspanyol asıllı bir babanın ve Amerikalı dansçı bir annenin çocuğu olarak ABD'nin New York kentinde doğmuştur. 1946 yılında rol aldığı Gilda filmi Rita Hayworth’un kariyerinin zirvesi oldu. Gilda'dan sonra kazandığı şöhreti iyi değerlendiren ve rol aldığı filmlerle ününe ün katan Hayworth, 1953’te rol aldığı Salomeden sonra sinemadan uzak kaldı. 70’li yılların sonunda yakalandığı Alzheimer nedeniyle sinemadan koptu.Hayworth, 14 Mayıs 1987’de doğum yeri New York’ta hayata veda etti.Gilda, hiç kuşkusuz, güzeller güzeli Rita Hayworth'ın en unutulmaz rolü. Film-noir türünün bu harika başyapıtında, Hayworth, Glenn Ford ile birlikte belleklerden çıkmayacak bir performans sergiliyor. 1946 yılında rol aldığı "Gilda" Rita Hayworth'un kariyerinin zirvesi oldu

8 Eylül 2009 Salı

Günün Slaytı-Yansımalar


Fernando Botero-Şişman Kadınlar

Slaytı İndir
Fernando Botero’nun en ünlü yapıtları, daha çok sanat tarihinin içinden seçtiği, ünlü sanatçıların başyapıtlarını tekrardan kendi üslubu ile ele aldığı resimlerdir. Bunlar arasında Leonardo da Vinci’nin “Mona Lisa”sı, Manet’nin “Kırda Öğle Yemeği”, Edgar Degas’nın “Balerinler”i, Jan Van Eyck’ın “Arnolfini’nin Düğünü”, Velazquez’in “Nedimeler” i sayılabilir. Animasyona yakın ele aldığı şişman figürler onun üslubunun merkezinde yer alır ve bu figürler için “Şişman güzeldir, çünkü şişman insanlar diğer insanların yüzünde hemen bir gülümseme yaratma kabiliyetine sahiptirler, sempatiktirler bu yüzden resimlerimde şişman figürleri kullanıyorum” der.
Slayt ve Sunu Merkezi

7 Eylül 2009 Pazartesi

Efsane Sarışın Marilyn Monroe

Slaytı İndir
Gerçek adı Norma Jean olan Marilyn Monroe, 1 Haziran 1926’da Los Angeles, California’da doğdu. Babası Edward Mortensen, annesini Norma doğmadan önce bırakıp gitmişti. Açlık ve sefalet içinde geçen çocukluk yılları, annesi Gladys Baker’ın ağır bir sinir nöbeti geçirip hastaneye kaldırılması ile daha da karardı. Norma’nın yetimhanedeki yaşamı işte bu talihsiz olayla başladı. 8 yaşında cinsel tacize uğrayan Norma Jean, bir tanıdıklarının yanında kalırken zaman içinde istenmeyen misafir durumuna düştü ve 16 yaşında hayatının en zor kararını verdi. Yetimhaneye dönmeyecek ve fabrikada işçi olarak çalışan Jim Dougherty ile evlenecekti. 1942 Haziran’ında Jim ile evlenen Norma’nın evliliği uzun sürmedi ve 1946 Eylül’ünde bitti..

Burbank’ta bir fabrikada çalışırken şans eseri fotoğrafları çekildi ve modelliğe başladı. Ünlü film
yapımcısı Howard Hughes tarafından keşfedildi ve adı Marilyn Monroe olarak değiştirildi. İlk başlarda küçük rollerde, sessiz sakin sarışın bir kız olarak kendini gösteren Marilyn, "Love Happy" (1949) ve "All About Eve" (1950) filmlerinden sonra başarıyı yakaldı. Doğallığına, cazibesini ve dişiliğini de ekleyerek, sessiz sakin sarışın kız "Sarışın Bomba" olarak anılan bir idole dönüştü. 1950 yılında tanıştığı profesyonel beyzbol oyuncusu Joe Di Maggio ile 1954 Haziran’ında ikinci evliliğini yaptı. Evliliğini sekiz ay sonra noktalayan aktris, oynayacağı iki filmin yapım şirketleri tarafından iptal edilmesiyle birlikte bir süre ekrandan uzak kaldı.


2 Eylül 2009 Çarşamba

Sabrina

Slaytı İndir

Samuel Taylor'un oyunundan uyarlanan bu romantik komedide, unutulmaz Audrey Hepburn, Sabrina'ya hayat veriyor. New York'un ve aslında Amerika'nın en zengin ailelerinden Larabee'lerin şöforü Fairchild'ın (John Williams) kızı olan Sabrina, küçük yaştan itibaren savurgan davetlerin gizli şahidi olarak büyümüş ve kendisine sanki hiç yaşamıyormuş gibi davranan ailenin uçarı sosyete çapkını küçük oğlu David'e (William Holden) platonik bir aşkla bağlanmıştır.Sabrina 20 yaşına geldiğinde
babası tarafından Paris'e gönderilir. Böylece hem David saplantısından kurtulacak, hem de dünyanın en ünlü aşçı okulundan mezun olacaktır. İki yıl sonra geri döndüğünde Sabrina, yaşamı ve zevklerini öğrenmiş, çekici ve 'modaya uygun' bir hanımefendi olmuştur. Sabrina'nın karşıkonulmaz zerafeti ve büyülü havası, üç kez evlenip boşanmış olan 'kadın avcısı' David'i bir kaç dakika içerisinde fetheder.Oysa David'in babası ve ailenin sayısız şirketini yöneten işkolik ağabeyi Linus (Humphrey Bogart) yeni iş planları ve bir şirket evliliği için David'i büyük şirketlerden birinin varisi olan Elizabeth'le (Martha Hyer) nişanlamışlardır. Bu yüzden David'in Sabrina'yla ilişkisi onlar için kabul edilmez bir durumdur. Linus, olayı çözmek için kendisi işe koyulur. David'i geçici olarak 'devre dışı' bırakır ve Sabrina'nın dikkatini dağıtmak için onu gezdirir ve flört eder. Tabii ki genç kadının cazibesi ve pırıltısı karşısında dikkati dağılacak olan kendisidir.

Slayt Merkezi

James Dean-Uzak Bakışlı Adam


slaytı İndir

Sinemanın hep genç kalacak asi delikanlısı James Dean’in 8 Şubat 1931’de başlayan hayatı ne yazık ki 30 Eylül 1955’te geçirdiği araba kazasına kadar sürebildi. Indiana doğumlu James Byron Dean, ikinci kısmını attığı ismini sinema tarihine bu kadarcık zamanda kazımayı başardıSinemanın hep genç kalacak asi delikanlısı James Dean’in 8 Şubat 1931’de başlayan hayatı ne yazık ki 30 Eylül 1955’te geçirdiği araba kazasına kadar sürebildi. Indiana doğumlu James Byron Dean, ikinci kısmını attığı ismini sinema tarihine bu kadarcık zamanda kazımayı başardı - Uzak Bakışlı Adam - Akıllarda yer etmiş o en ünlü
Slaytı indir

fotoğrafı (hani o gözlerini kısıp uzaklara baktığı fotoğraf) gene gözlüksüz çektirdiğini düşünürsek, üzerine kendisinin ileri derecede miyop olduğunu eklersek, o fotoğrafın aslında karizma için kasten çekilmediğini; çekim esnasında James Dean'in uzaklarda birşeyi görmeye çalıştığını düşünebiliriz. Şişe dibi benzeri kocaman bir gözlük kullandığı bilinir. Şaşırtıcı olmasa gerek, sahnede ya da film çekimlerinde asla gözlük kullanmaz. Geçirdiği trafik kazasıyla ilgili teorilerin birinde, o gün arabasını kullanırken gözlüklerini takmadığı iddia edilir.

www.eyme.org

Edouard Manet



Slaytı İndir

Fransız Edouard Manet, çevresinde gördüklerini yenilikçi bir anlayışla tuvaline aktaran ünlü bir ressamdır Günlük yaşamı, bütün hareketliliği ve ışığıyla yakalamaya çalışırken, bir yandan da ışık ve renk kullanımında yeni teknikler denedi. Manet Paris'te doğdu Babası avukat olmasını istiyor, sanatçı olmasına karşı çıkıyordu Manet önce denizcilik okuluna başvurdu, giriş sınavını kazanamayınca bir süre gemilerde çalıştı 19 yaşına geldiğinde dönemin tanınmış ressamlarından Thomas Couture'ün öğrencisi oldu Daha o zamandan, başkalarının resim tarzını taklit etmeyecek kadar bağımsız bir kişiliği olan Manet, bu yüzden öğretmeniyle sık sık tartışıyordu Atölyede altı yıl kaldı, ardından Avusturya, Almanya, İtalya ve Hollanda'ya geziler yaptı Paris'e döndükten sonra cana

Slaytı İndir..

yakınlığı ve şakacılığı sayesinde kısa sürede sevildi, dönemin öteki yenilikçi ressamlarıyla yakın dostluklar kurdu Özellikle Claude Monet'yle olan dostluğu sırasında o da açık havada resim yapmaya başladı Ama öteki ressamların kullanmaktan vazgeçtikleri kahverengi, siyah, gri gibi koyu renkleri büyük bir ustalıkla kullanmayı sürdürdü .1863'te bugün Paris'te Louvre Müzesi'nde bulunan Kırda Öğle Yemeği adlı ünlü yapıtını Salon sergisine yolladı, ama denetim kurulu yapıtı geri çevirdi. Bunun üzerine o da resmini "reddedilenler salonu" anlamına gelen Salon des Refuses'de sergiledi .Resimde ağaçların gölgesine kurulmuş bir kır sofrasında giyinik iki adam arasında oturan çıplak kadın görüntüsü izleyicilerde ve eleştirmenlerde şok etkisi yarattı . Renk düzenlemeleri ve kullandığı lekeci teknik, izleyenlerce bir düzensizlik yığını olarak değerlendirildi. İki yıl sonra Salon sergisinde bir başka ünlü yapıtı olan Olympia'yı sergiledi Eleştirmenler Manet'nin güzellik anlayışını sert bir dille eleştirerek yapıtın çirkin ve iğrenç olduğunu öne sürdüler.





Çok daha fazlası için http://www.eyme.org/

James Tissot

Slaytı İndir

Fransız ressam ve grafik sanatçısı James Tissot yüksek sosyetenin resimlerini yaptığı eserleriyle büyük başarıya ulaştı. Onun en önemli merakı zarif kadın kostümlerini tüm detayları ile resimlemekti ve aynı zamanda sosyal özentinin yetenekli bir gözlemcisiydi. Tissot 1871’den 1882’ye kadar Londra’da çok şık bir stüdyo işletti. Sevgilisi Kathleen Turner’ın ölümünden sonra Fransa’ya geri döndü. 1885 yılında tamamen dinsel temaları resimlemeye başladı. Kutsal Topraklar’a 1886-87 ve 1889 yıllarında yaptığı ziyaretlerden ilham aldı ve kitaplar için İncil’den alınmış hikayelerin illüstrasyonun başladı
Slaytı İndir
Çok daha fazlası için www.eyme.org

1 Eylül 2009 Salı

Diego Rivera


DİEGO RİVERA


Slaytı İndir

Meksikalı sanatçı, duvarları konuşturan ressam
frida kahloy'la yolları sürekli kesişen frida'nın taparcasına sevdiği adam.. Diego Rivera (1886-1957) özellikle duvar resimleriyle ünlü Meksikalı ressam. Meksikalı ressam Frida Kahlo'nun kocası. Latin Amerika'da ve ABD'de fresk sanatını yeniden canlandırdı. Duvar resmi yapmaya genç yaşta başlayan Rivera, Meksiko'da San Carlos Güzel Sanatlar Akademisi öğrencisiyken b ir öğrenci eylemine katıldığı için okuldan atıldı. Öğrenimini sürdürmek için İspanya'ya giden Rivera, daha sonra Paris'e yerleşti. Orada Pablo Picasso ve Amedeo Modigliani gibi sanatçılarla dost oldu. 1920'de Rönesans dönemi fresklerini incelemek üzere İtalya'ya geziye çıktı.İtalya'da gördüklerinden çok etkilenen Rivera, ülkesinde uygulamak için taslaklarını çizdi.1921'de Reform yanlısı Alvero Obregon'un devlet başkanı seçilmesi üzerine Meksika'ya döndü. Yakın geçmişteki Meksika Devri mi'nin umutlarını ve eylemlerini dile getiren siyasi ve toplumsal içerikli bir dizi duvar resmi yaptı. ABD'de Detroit'te Detroit Sanat Enstitüsü ve New York kentindeki Rockefeller Merkezi için de duvar resimleri yapan Rivera'nın resimleri o günlerde siyasi içeriklerind en dolayı yoğun tartışmalarla karşılaştı. Fresklerin çarpıcı renkleri, cesur, yalın ve anıtsal üslubu ABD'de ve Latin Amerika'da fresk sanatının yeniden canlanmasına yol açtı.Diego Rivera, sanat yaşamı boyunca New york, San Fransisco ve Detroit gibi şehirlerin duvarlarında izler bıraktı. Bu duvar resimlerinde her zaman baş kahramanları yine ‘alt sınıflar’. İşçiler, köylüler, çalışanlar sınıfı. Resimlerindeki yüzleri her zaman alt sınıflardan seçiyor, politik görüşünü bu şekilde ortaya koyuyordu. Politik görüşü ve Rivera deyince akla tabii ki 1933 yılında Rockefeller Binası için yapması istenen duvar resmi geliyor. Bu olay kızına sorulduğunda ‘4 yol ağzındaki adam’ olarak nitelenen resim için, “Çok muhteşem bir duvar resmiydi. Kapitalizmle sosyalizmin yollarının çatışmasını anlatan çok önemli bir resimdi” dedi. Rivera Rockefeller için yaptığı duvar resminde Lenin’in yüzünü kullanmış ve ancak Nelson Rockefeller Lenin’in yüzünü çıkarmasını isteyince Diego Rivera şiddetle reddetmiş ve bunun kültürel vandalizm olduğunu ve kendisinin ressam özgürlüğünü aldıklarını söylemişti Onlarınki güvercin ile fil’in evliliğiydi. Meksika’nın binbir renk ile bezeli ruhuna doFil güvercin ile evlendiğinde tarih 21 Ağustos 1929 du. Diego Rivera 42 yaşındaydı, Frida Kahlo ise sadece 22. Damat döneminin en önemli ressamlarından biriydi. Hani hayattan da büyük insanlar vardır derler ya, işte o onlardan biriydi. Hem cüssesi bir devi andırıyordu, hem de resimleri dev boyutlardaydı. Duvara yapılan büyük boyutlu resimlerin, mural’ların Meksika’daki en önemli isimlerindendi. Ülkesindeki öğrencilik yıllarının ardından gittiği Paris ve Madrid’te resim çalışmış, sergiler açmıştı. Meksika komünist partisinin tutkulu bir üyesi, sanat çevrelerinin en aranılan ismi, ve kadınlara düşkünlüğü herkesce bilinen bir erkekti.kunmakta biraz onların resimlerinden geçiyordu. Güvercin gelin Frida Kahlo ise altı yaşında geçirdiği çocuk felci sonrası, sağ ayağındaki inceliği uzun eteklerin altına gizlemeyi adet edinmişti. Onsekiz yaşında geçirdiği bir otobüs kazası ise bedeninde neredeyse hiç sağlam yer bırakmamıştı. Omuriliğinde meydana gelen kırık hayatının sonraki yıllarında onu çelik korselerin içine hapsedecekti. Resim yapmaya, kaza sonrası yatakta geçirmek zorunda kaldığı uzun aylarda başladı. Resimlerindeki model kendisi, ve tuvale yansıyanlar ise hayatındaki fiziksel ve ruhsal acılardı.Karşılaştılar, aşık oldular ve evlendiler. Birbirlerinde ne bulduklarını sadece onlar bilebilir ve bize de sadece duygularımızla tahmin etmek düşer. Frida, Diego’nun çalkantılı ve pırıltılı hayatı aracılığıyla dış dünyaya dev bir kapı açmıştı. Sanatçı Diego’ya hayrandı, kocası Diego’ya ise aşık. Ve bu aşk hiç bitmedi.
Sunu Merkezi



http://www.eyme.org/